1 Eylül 2009 Salı

09.07.2009


Rodos 1

Gün batmak üzere Selimiye'nin tepelerinin ardından... Asmaların altında hem bu satırları yazıyor, hem kanolarıyla gezen tatilcileri, demir atmış guletleri, yelkenlerini kapatıp giriş yapan tekneleri seyrediyorum. Çeto Kaptan misafirlerini dolaştırmış, iskeleye doğru geliyor. Doğanın sessizliğine Leonard Cohen, bana ise sert bir kahve eşlik ediyor. Çok hafif bir esinti yüzümü yalayıp geçiyor.

İşte böyle bir ortamda kolaylıkla kim olduğunuzu, ne iş yaptığınızı unutabilirsiniz. Tıpkı benim Rodos seyrini yazmam gerektiğini unutup Selimiye'yi anlattığım gibi!

6 Temmuz Pazartesi sabahı 10:30'da tonozumuzu atıp Rodos'a doğru dümen tuttuk. Çiftlik koyu-Rodos arası 16 mil, rota ise 183 derece. 20-22 knot sabit rüzgarla genelde ıslanarak, biraz da üşüyerek nefis bir orsa seyri yaptık. Rüzgar çok dalga kaldırmamasına rağmen ara sıra kafaya çarpanlar uçarak çığlık atmamıza sebep oluyordu. Daha da kötüsü bir seferinde dalgayı öyle bir aldık ki denize girmiş kadar olduk, suyun uçarak üzerimize gelişini gördük ama kaçamadık.

Öğlen iki civarı Rodos'a vardığımızda neyi unuttuğumuzu hatırladık! Rakı tüyosunu almıştık ama referans kitabımızı unutmuştuk. Üstelik haritamızda yoktu. Chartplotter'dan tahmin yürüterek, biraz da direkleri sayarak Mandraki Limanı'nı bulduk. İskelemizde kale, sancağımızda geyik anıtı...

İçeride kah motor yatlar, kah yelkenliler... Yer var, var da tekneler arası boş yerleri değnekçi misali ortalarına balon takıp halatla kapatmışlar. 10 dakika süreyle 5 metre derinlikte dolandıktan sonra, halimize acıyan Yunan bandıralı bir motor yattan çıkan Türk kaptan "böyle yanaşamazsınız, bir acenteyle anlaşmanız, onların size bir yer göstermesi lazım" dedi ve bizi derin düşüncelerle baş başa bıraktı. Madem öyle biz de bir acente bulalım, dedik ve çekmeyen cep telefonlarımızı bir kenara bırakıp, Tchibo malı minik telsizleri alıp karaya adam bırakmaya karar verdik. O şanslı tabi ki ben ve Ceren Kaptanım oldu. Limanın bir ucundan diğer ucuna hızlı adım yürüyerek acente arayışına çıktık. İlk gördüğümüz dükkana daldık, şansımıza Vernicos Yachting çıktı. Biraz ağlayarak, biraz heyecanlanarak, biraz da kafa karıştırarak yer talebimizi ilettik. 5 dakika sonra "tamam, kalenin önünde köşedeki tekneye bordalayın, biz haber verdik" dedi. Biz de inandık. Telsizle teknemize haber verdik. Gerçeği köşedeki tekneye gittiğimizde öğrendik. 5 İngiliz’in de hiçbir şeyden haberi yoktu. Durumu izah ettikten sonra "denizde yardımlaşma" ön plana çıktı ve bordalamamıza izin verdiler. Rüzgarlı bir havada baştan kara yaparak yanaştık. Dört bir yandan bağlandık ve işlemler için beklemeye geçtik. Yarım saat sonra evraklarımızla birlikte ofiste beklendiğimiz söylenince çift pasaportlu Sadri Kaptanımızı görevlendirdik. Gergin bekleyiş başlamıştı. Kalabilecek miydik, yoksa yurda geri mi dönecektik?

10 dakika sonra Kaptanım gözüktü, 6.45 Euro karşılığı 1 gecelik konaklama bedelini ödemiş, salimen yanımıza gelmişti. Bizim belediye ve muhtarlıklar gecelik 35-40 Lira'dan aşağı almazken Rodos'ta 14 Lira'ya bağlanabiliyoruz. Türk yetkililere duyurulur! Giriş işlemleri için diğer limana gitmemiz gerekiyormuş. Muhtemelen acenteler tüm bu işlemleri belli bir ücret karşılığı sizin yerinize hallediyor. Aslında bizim yaptığımız hiç doğru değil, üstüne basarak söylüyorum sakın denemeyin, bir yakalanırsanız gözünüzün yaşına bakmaz dost Yunanlılar valla!!!

Sanırım biraz ara vermem gerekecek, ahtapotlar masada beni bekliyormuş...

Rodos Kalesi, sokakları, yemekleri, geceleri pek yakında...











Hiç yorum yok: