Fethiye, Kara ve Deniz
Sevgili Kaptanlarım,

28 Ekim günü iki ayrı grup olarak Fethiye'ye doğru yola çıktık. Yol boyu yağış olmamasına rağmen gökyüzünde her çeşit bulutu görmek mümkündü. Arada güneş yüzünü gösterip tekrar bulutların ardına kaçıyordu. Öğleden sonra Torosları geçerken şahit olduğumuz manzarayı ise satırlara dökebilmek inanın mümkün değil. Bulutlar kah zirvelerde, kah yamaçlarda yeşil ve sarının her tonuna eşlik ediyordu. İnsanın tüylerini ürperten, yaşamın somut kanıtlarından biriydi sanki bu manzara.
İşte bu duygular eşliğinde kızımızın yanına vardık. Gönlünü almak için elektriğe bağladık, sildik, süpürdük, içinde biraz vakit geçirip arabayla Fethiye turuna çıktık. Fethiye çok geniş bir alana yayılmış. Git git bitmiyor derler ya, işte öyle bir yerleşim bölgesi. Yaşayan yabancı sayısı oldukça fazla. Karagözler tarafı korunaklı bir bağlanma bölgesi. Ece Marina dışında iskeleli birkaç otel ve restoran mevcut. Nispeten ucuza bağlanabiliyorsunuz. Dolgu Bölgesinde Esnaf Hastanesi'nin biraz ilerisine yeni balıkçı barınağı yapılmakta. Güzel bir yüzer iskele, tonoz, temiz tuvalet-duş imkanı sunuyorlar. Önümüzdeki sezona yeni bir bağlanma noktası diye düşünüyoruz.
Kısa şehir turunun ardından Fethiye'nin meşhur Balık Pazarı'nın yolunu tuttuk. Önce aynı çatı altında bulunan halini gezdik. Fethiye'nin en önemli geçim kaynağı tarım olduğundan dalından taze taze koparılmış domatesler, mandalinalar, limonlar capcanlı renkleriyle sergilenir tezgahlarda. Yaylalarında üretilen peynirlerin ise tadına doyum olmaz.
Balık Pazarı sezonun kapandığını yoğunca hissettiren bir boşluktaydı. Ortadaki tezgahlarda bolca çupra, levrek, lambuka, kaya levreği, lopa gibi balıklar yerlerini almıştı. Biz de balığımızı alıp, restoranlardan birini seçtik. 6 kişi balık, salata, 3 çeşit meze, içki, helva 100 TL ödedik. Pazarın özelliği balığı ortadaki satıcılardan almanız ve çevresindeki restoranlardan birine kişi başı 5 TL'ye pişirttirmenizdir. Restoranlarda meze ve içki fiyatları az da olsa değişiklik göstermektedir.
Cumhuriyet Bayramımızı güneşli bir günde Göcek'e doğru yelken açarak kutladık. Havalimanı




Öğle yemeği akşama kayınca saat 17:00 sularında teknemizde mantımızı yiyip ateş başına keyfe gittik. Havalar artık serinlediği için ateş başı sohbete rağbet çok oluyor. Yemek işi biten tekne, içkisini alıp ateşbaşına geliyor. Gerçi şehir hayatından açık havaya çıkanların uykusu da genelde erkenden teşrif ediyor. Saat 10'da herkes kamarasına çekiliyor artık.




Akşam ki mönümüz etli kurufasülye-pilav-cacık. Aşçı Benhür. Teknenin içi biraz kokuyor ama yapacak birşey yok. Havalar artık müsade etmediğinden yemeği içeride yiyoruz. Kirliler ve eller marin deterjanla yıkanıyor. Çevreye duyarlıyız.
Pazar sabahı erkenden kahvaltımızı bitirip Fethiye'ye doğru yola çıkıyoruz. Yağış beklentisi yok ama yolcularımız var. Hafif bir havada bazen motor, bazen de yelken seyriyle Kızıl Ada'ya vardık. Baktık hava uygun, hadi fenere çıkalım, dedik. Bunca zamandır aklımızda ama bir türlü fırsat


Pazartesi sabahı kızımızı derledik, toparladık, sildik, süpürdük, bir güzel yıkadık, emniyete alıp, vedalaşıp birkaç günlüğüne de olsa şehir hayatına geri döndük.
Bizimle birlikte bu güzellikleri paylaşan Kaptanlarımıza teşekkür ediyoruz.
Kış kendini hissetirmeye başladı. Gündüzleri güneş yakarken, geceleri soğuk ısırıyor. Göcek'teki restoranlar 8 Kasım Pazar günü Nisan'a kadar ocaklarını söndürüyor. Tekneler karaya çekiliyor, balıkçılar yavaş yavaş ağlarını yenilemek için evlerine dönüyor. Havadaki pus dağılıyor, yağışla tazelenen yeşil-sarı tonlar hoş görüntüler ortaya çıkarıyor. Doğa uykuya yatarken ıssız koylar bizi bekliyor. Artık her yer bize kalıyor...


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder