16 Ağustos 2008 Cumartesi

5-12 Temmuz Fethiye-Göcek-Gemiler-Fethiye 2

Horoz naraları eşliğinde tipik bir Sarsala gecesinden sonra restoranda kahvaltımızı yapıp, bir güzel serinleyip Boynuzbükü'ne doğru apaz/geniş apaz seyri yaptık. Hamam tarafı yine uçuruyordu. Boynuzbükü'nün hemen ağızında boş bir koy yakalayıp demirimizi attık, muşambamızı tepemize geçirdik!! Ankara'da çadır bezi/Amerikan bezi tente siparişimize cevap olarak birazcık ağır bir muşamba geldi. Yapacak birşey yok tabi.. Neyse birşeyler atıştırıp yeniden denize girdikten sonra baktık ki yine akşam oluyor. Zaten yanımıza yanaşan guletlerden de fenalık gelince Domuz Adasına doğru hareket ettik. Simavilerin evinin hemen yanında yer alan girintideki babalardan birine, uzunca bir süre demir atma çalışması yaptıktan sonra bağlanabildik. Demir atmak öyle kolay değildir. Atarsın tutmaz, bir daha atarsın yine tutmaz, bir daha bir daha derken bakarsın canın çıkmış. O inat, sen inat, ya bir iskele bulursun, ya da demir tutar zaman geçer ama başarırsın!!

Geçen seneden adet olduğu üzere teknenin kıçında saçlarımızı şampuanlayıp (marin şampuanı Göcek'ten temin edebiliyoruz) bir güzel yüzdük, serinledik, temizlendik, su sarfiyatında da bulunmadık. Çaylar, kahveler derken, karnımızı da doyurduk.. Çevremizde kimse yok, deniz sakin, gece mehtapsız ama yakamoz, samanyolu yetiyor zaten.. Hele ki ilerleyen saatlerde Benhür Kaptanımın yakamoz şovu... Gecenin karanlığında yüzerken tüm vücudunu pırlantalar sarıyordu, sanki kanat çırpan dev bir kelebek gibiydi.

Yavaş yavaş gecenin ağırlığı üzerimize düşerken misafirlerimiz de bir bir yatmaya başladı. Fakat olmazsa olmaz Murphy bir kere daha kapımızı çaldı. Tuvalete son giren kişi olarak Benhür yanıma gelip pompanın çalışmadığını, şişip kaldığını, basmaya çalıştıkça da pis su geldiğini söyleyince bir kere daha maceranın başladığını anladık!!! O saatte yapacak birşey olmadığından ihtiyacı olanların yakamozlar eşliğinde ihtiyaç giderebileceğine karar verdik. Zaten ayakta da bir ben kalmıştım. Artık tuvaletsiz okyanus aşanların ne yaptıklarını gayet iyi öğrenmiş vaziyetteyim...

Sabah sabah gözümüzü açar açmaz sorunun ne olduğunu anlamaya çalıştık. Vanayı açmamıza rağmen pis su tankı boşalmıyor. İçeriye temiz su akışı da yok. Ya kağıt atılmış tıkanmış, ya da bilmediğimiz başka bir durum. MTM'nin çalışanlarından Serdar'a danıştık. İlk önerisini uyguladık. Kaptanın biri suda, botun pompasının hortumunu tuvalet çıkışına sokmuş, diğeri botta pompaya hava veriyor, bense yukarıda botu bağlamış bir kulağım, bir gözüm tuvalette (heçin hemen yanndayım) diğerleri aşağıda komut bekliyorum. Amaç herhangi bir tıkanıklık varsa hava pompalayarak dışarı atmayı sağlayabilmek. Sonuç sıfır! Bu sefer pompayı da alıp üçümüz birlikte tuvalete girdik. Allahtan iki kapısı vardı da bir nebze de olsa rahat çalışılıyordu. Aynı işlemi bu sefer tuvalette yapacaktık. Sonuç yine sıfır. Yapılması gereken son işlemi de yapmaya karar verip çoluk çocuğu havuzluğa yolladık. Benhür tuvalet tankını klozete bağlayan boruyu sökerken ben de bir elim muslukta, diğeri gider pompasında hazır ve de nazır bekliyorum. Boru çıkar çıkmaz etrafı kesif bir koku ile birlikte birazcık pislik sardı. Suyla temizleyip giderden attık. Boru tuzdan neredeyse tıkanmış vaziyette. E bunu nasıl temizleyeceğiz?

Benhür "bok yılanıyla" savaşmaya kararlı. Sarıldı yılanın boynuna, atladı denize. Savaşa savaşa çıktılar bir kayanın üzerine. Bir sağdan bir soldan bok yılanını kayaya vuruyor. Vurdukça yılanın "dolu bağırsakları" havalarda uçuşuyor. Etraf kıyamet. Birimiz gülüyor, birimiz öğürüyor.. Conan Benhür anakondayı yenip "köyümüze su getirdi". Biz heyecanla beklerken o, boruyu suya soktu, önce bulanık, ardından temiz su akışıyla içimiz rahatladı. Boru temizlenmişti, artık gönül rahatlığıyla tuvalete girebilecektik. Haydi kahvaltıya dedim ama ailemizin annesi o gün için bize mutfak yasağı getirdi: Tuvalette çalışanlar bugün ikram da bile bulunmayacaklar!

Birçok insan "bunlarla uğraşılır mı, tekne de kesin eskidir, firmanın suçu" gibi düşüncelere kapılabilir. Ama unutulmamalıdır ki asıl denizcilik budur. Başınıza bir iş gelmezse öğrenemezsiniz. Öğrenemezseniz de iyi bir denizci olamazsınız. Biz de iyi birer denizci olabilmek için bu tür aksaklıkları fırsat biliyoruz. Yeni başlayan ve başlayacak olanlar: denizcilik keyifli olduğu kadar, meşakkatlidir de, sakın unutmayın, denizden de uzak kalmayın..

Yarın: Kelebekler Vadisinde ani fırtına.. 40,5 knot esen rüzgarda marinaya yanaşma...

Hiç yorum yok: