26 Şubat 2009 Perşembe

İstanbul Boat Show '09
21-22 Şubat


21 Şubat Cumartesi sabahı saat 7'de karlı bir Ankara sabahında "acaba gitmesek mi, kimbilir Bolu nasıldır?" sorularına "durmak yok, yola devam" sloganıyla Ankara Deniz Kulübü üyelerinden oluşan 10 kişi ile düştük Boat Show yollarına. İlk durakta kahvaltı edip, ikincisinde de yemeğe devam edince anlaşıldı ki bu ekip hep yiyecek!












Saat tam 12:45'te Sultanahmet'teki otelimize vardık. Karınlar yine açtı. Tecrübeli kaptanımız sayesinde CNR'ın arka yollarındaki araba-köftecisini bulduk. Amca bizi görünce hem çok sevindi, hem çok şaşırdı. Zira bir araç dolusu aç insan köfte-ekmek bekliyordu. Saat 14'e doğru fuar davetiyelerini sağlayan Kalender Makinanın standında bizi çiğ köfte ve şarap bekliyordu. Ondan da yedik. Saat 18:00'de çıkışta buluşmak üzere dağıldık.

Benhür'le ben hem iş gereği, hem de meraktan 4 saatte tek bir salon dolaşırken (yelkenli tekneler) ekibimizin diğer üyeleri çoğunu bitirmiş, hatta pazarlıklar bile yapmışlardı. Geçtiğimiz senelere oranla daha az yelkenli tekne mevcuttu, motor yatlara baktığımız da ise genelde alışık olduğumuz modelleri gözlemledik. Halbuki geçen yıl, itiraf ediyorum, biz bile etkilenip bazı motoryatları gezmiştik! Peki krizin fiyatlara etkisi nasıldı? Motoryatlara bakan kaptanlarımızdan öğrendiğimiz kadarıyla henüz sohbete başladığınızda bile indirim yapılıyormuş. Yelkenli teknelerde durum biraz farklıydı. Onlar baz teknelerde fiyatı genelde sabit tutarken ya ekstra paket hediye ediyorlar ya da bu paketlerde indirim yapıyorlardı. Bir bilgi vereyim, tekne fiyatına ilaveten 20.000 Euro civarı harcama yapmanız gerekiyor. Çünkü firma size ne halatını verir, ne botunu, ne emniyet malzemelerini!



Beneteau, Jeanneau ve Bavaria her zamanki gibi sahipli teknelerini sergilemişlerdi. Elan 340 yeni temsilcisi Solo Deniz tarafından sergileniyordu. Sensei, performans teknesiyle ilk defa karşımıza çıkan yeni bir Türk üreticisiydi. Tasarımını İtalya'da yaptırmış, kimi parçalarını Fransa'dan temin etmişler ama Türkiye'de imal etmişler. İnsanın gurur duymaması imkansız. Hallberg Rassey katılımcı olmasına rağmen tekne getirmemişti, büyük hayal kırıklığı yaşattı. Fransız Archambault yine bir performans teknesi olan 7.5 metrelik Surprise'i sergilemişti. Daha ufaklara baktığımızda ise Şaşal 620, Gökmarin QS17, çeşitli optimist ve katamaranların katılımını tespit ettik. İç dekorasyon tekstil ürünlerinde bir artış vardı, fakat baktığınızda çok da farklılık göstermiyorlardı. Lalizas, HH, Gill, Hanry Lloyd yine satıştaydı, yine pahalıydı! Dergiler standlarında eski yeni sayılarını sergiliyorlar, kulüpler, eğitim firmaları görüntülerle yeni müşteri çekmeye çalışıyorlardı. Bu arada Ankara'dan hatta İzmir'den tanıdığımız birçok denizciyle karşılaşıp sohbet etme imkanı bulduk. Kriz sadece üreticileri değil ziyaretçileri de vurmuş. Açıkçası her iki tarafta da bir düşüş hissettim. Geçtiğimiz yıllarda alışkın olduğumuz o "şaşa" sanki biraz daha mütevaziliğe dönmüştü. Yine de her denizsevere gidip görmesini tavsiye edeceğimiz bir fuardı!


Akşam saat 6'da ayaklarımıza kara sular inmiş vaziyette Volkswagen Caravelle'de buluştuk. Otelde biraz dinlenip bir başka Kaptanımızın organize ettiği Galata Kulesi'ndeki Türk Gecesi'ne katılmak üzere yine yollara düştük. Hava iyice soğumuştu, ama sürekli yemekten olsa gerek grubun enerjisi her yeri ısıtıyordu. Kulenin en üst katında muhteşem İstanbul manzarasına karşı kadehleri tokuşturup Kaptanlarımızı andık. Halk oyunları, Harem Show, Kafkas dansları, bıçak gösterileri derken çıkan dansözler ile bazı Kaptanlarımıza telefon açıp "kaçırdınız" mesajı verdik :-)) Gecenin sonunda her dilde şarkı söyleyerek muhteşem bir performans sergileyen showmen Hasanaki ile unutulmaz bir akşamı geride bıraktık.












En azından ben öyle zannediyordum. Onca yemekten sonra doyduklarını ve yorgunluktan yataklarında bayılacaklarını düşünüyordum. Ne mümkün! Ortaköy'e doğru uzanıp "midye mi, kumpir mi, acaba ne yesek" kararsızlığıyla kendimizi bir kokoreççide bulduk. Midye dolmalarını kokoreçler, kokoreçleri tantuniler, tantunileri midye tavalar izledi. "Keşke doktor kaptanlarımızdan da gelen olsaydı" diye düşünürken baktım herkesin keyfi yerinde, hani tatlı da yesek mi diye soranlar bile olmadı değil!!!

Sabah 10'da denize nazır kahvaltımızı ettikten sonra önce ayakları kavrulmuş Kaptanımıza ayakkabı almaya, sonrasında da kaldığımız yerden dolaşmaya fuara gittik. Akşamüzeri 4'te yeniden araçta buluşup Ankara'ya doğru hareket ettik. Saat 6 civarı otoban üzerindeki restoranların birinde yine çatlayana kadar yiyerek, yer yer kar yağışı altında sağlimen şehrimize döndük.

Sektörün krizden oldukça etkilendiğini farkettik ama ümidimizi yitirmedik. Türk üreticilerin her geçen yıl çok daha başarılı tekneler ürettiğini görerek gurur duyduk. Ankaralıların her yerde olduklarına bir kere daha şahit olduk. Çok eğlendik, çok güldük, çok gezdik, çok yorulduk ama hiç şikayet etmedik.

Çok yakında deniz maceralarımızla yeniden birlikte olacağız, bizi izleme devam ediniz...

Hiç yorum yok: